30 Nisan 2009 Perşembe

ben değil bu dünya

Düşündüğümde bir çok şeyi hala sana binlerce küfür ve sevgi sözcüğü geçiyor içimden...Sen hata yapmazsın ki ben birşeyleri kötü yaptığımda cezalandırırsın belki diye pollyanna bir dünyada yaşıyorum.Başka sorunlarım olsa takarmıydım bu kadar seni diyorum. Hayır yapmazdım sanırım.Sen dönüm noktam oldun değişimin başlangıcı, büyüme sebebim...
Ben zor da olsa yaşıyorum...
Tek merakım acaba düşünüyor musun herhangi birşeyi, üzülüyormusun yada...
Hiç sanmıyorum ama olsun istemezdim de diyemiyorum, ilişki, konuşmak, birşeyler yaşamak değil de önemsenmek önemli olsa gerek...
Ben ne olursan gel edasındayken, kim olursan kabullenemem tavrı; üzdü, acıttı beni.
Aşk değilse de özel, güzel duygulardı sahtelikler dünyasına fazla duygular...
Sen gittin ben sahte yaşamaya devam ettim.

27 Nisan 2009 Pazartesi

hala güzel hakkında konuşmak senin

Özlem ne kadar yakınsa özlenen o kadar uzakta…Arabesk yaşıyorum uzun zamandır. Özlüyorum, bekliyorum… Bazen nefret ediyorum, bazen de aşka geliyorum. Başkalaşmış, yaşanmış, unutulmaya yüz tutmuş acıları kendimce yaşatmaya çalışıyorum. Virane gibi öylesine yaşıyorum. İstiyorum, dokunmak, sarılmak, öpmek… Yapamıyorum… Teselliyi alkolde buluyorum, onu dost seçiyorum çaresizliğime, yalnızlığıma ama ben yine de seni özlüyorum… Çevremi izliyorum; yaşananları, istenenleri vs. Hiç bir şey dolduramıyor küçük yaşanmışlıkların dayanılmaz boşluğunu. Edebiyat yapıyorum seni doldurmuyor, arabesk yapıyorum tırnağın olamıyor. Gün geçtikçe değişiyor, olgunlaşıyorum… Jazz dinliyorum acımı dindirsin diye. İsyan ediyorum içimden her şeye… Dışavurumun güçlüğümü kavrayıp ben yine üzülen oluyorum, (yıllarca üzen olduktan sonra) bana en çok da o koyuyor. Di’li geçmiş zamanda kalmasın istiyorum hiç bir şey değersiz olmasın istiyorum hiç kimse. Olmuyor, ben yine seni düşünüyor, ilk kezmiş gibi ağlıyorum. Taze kalsın istiyorum her şey. Acım da sevincim de canlı dursun sen ol hayatımda hüznünle sevincinle istiyorum. Dimdik bir aşk yaşamak istiyorum çaresiz kalmak değil istediğim. Hala çok güzel seni anlatmak, senden bahsetmek, unutamamak…

“hala çok güzel hakkında konuşmak senin,
bir beyhude çabasına daha girişmek seni methetmenin,
sana küfretmenin
hala çok güzel hakkında konuşmak”
Yılmaz ERDOĞAN

Sana bağırmak geliyor içimden yada seni sevmek olmasan da yanımda…
Yalvarmak istiyorum kal benimle diye, haykırmak istiyorum seni sevdiğimi herkese…
Yapamıyorum sevilmeyeceğimi bile bile koşulsuzca sadece istiyorum…
Kozanı çıkarmak istiyorum yaklaşmak, ama tensel değil bu yakınlık duygusal tamamen…
İçini dökmeni istiyorum meraklarımı dindirmeyi, içim daha da çok acısın istiyorum belki de ama sana yakınken olsun bunlar…
Yapamıyorum…
Tenine dokunamıyorum, sesini duyamıyorum, tartışamıyorum, şarkılarımız olmuyor artık bizim kavgalarımız olmuyor…
Ben sadece seni özlüyor, istiyor, bekliyorum…

26 Nisan 2009 Pazar

bugün yine anlattım seni, içim acıdı yeniden, ilk günkü gibi tazeledim duygularımı... Sonunda düşündüm ne kadar çok hata yapmışım ki ben. Komik, şaşırtıcı, tanıtamamak mı, tanıyamamak mı, bence hiç biri değil zamanı yakalayamayıp, geçmişte yaşamak...

12 Nisan 2009 Pazar

çok yazılan
anlamsız
fazla duygusal
yalnız olmak istediğim
kedi istediğim
çocuk istediğim
nefret ettiğim
çok özlediğim
kıskandığım
şarapsız geçmeyecek kadar kötü
şişeden içilecek kadar özlem dolu
meraklı
hevesli
üşengeç
bir gün yaşıyorum.

ya aşkı öğret beni yada "aşk"ın yokluğuna üzülmemeyi


Biz olmak ne anlama gelir. Her dinlediğim şarkıyı bize armağan ediyorum ben bazen kavgalı, bazen aşk dolu oluyor sözcükler. Biz diye bir şey var mıydı gerçekten? Biz kavramında benim için ben ve hayalimde olamadığın, belki de benim olduramadığım kadar güzel sen var. Hayalimde yaşatmaya çalışıyorum ben hala bizi. Aslında biz hiç ol/a/madık ki.
Seni olmadığın kadar iyi hatırlamaya çalışıyorum. Ama artık yapamıyorum. Yavaş, yavaş tükeniyorum. Seni gerçekten kaybettiğimi, hayatımda artık selam bile veremeyeceğim bir yerde olduğunu bugün anladım ben. Nasılı, nedeni umurumda bile değil sadece canım acıyor fazlasıyla. İsyan bile edemiyorum, sevdiğimi bile söyleyemiyorum. Seni görüyorum olabildiğimce güçlü kalmaya çalışıyorum. İnce çizgiler çizdin yoluma, sınırlarımı aştım gelmeye çalıştım, benim olmanı istedim, seni istedim. Beni sevmeni değil, seni sevebilmeme izin vermeni istedim. Ama sen bunu bile yap/a/madın. Hayat çok yormuş, çok ağır cezalar vermişti sana, tahammülsüzdün. Keşkelerle, belkilerle karşı karşıyayım ilk defa savunmasızım bu kadar. Huzura, kokuna, sana ihtiyacım var ama ben istediğini yapıp ve hayatını öylece izlemeye devam edeceğim. Belki her şeyi düşünürken beni de bir gün düşünebilirsin diye umutsuzca beklemeye devam edeceğim. O hayalimdeki iyi adam olacaksın sen hep, zeki, yetenekli. Ben gün geçtikçe büyüyeceğim, söylediğin gibi belki bir gün seni anlayacağım. Öğretme yöntemin bu belki diye avunup, günden güne güçlenip, unutmaya çalışacağım. Yapamayacağımı bile bile.

11 Nisan 2009 Cumartesi

kimse bilmez

"Kimse görmez içimdeki yangını
Kimse bilmez hasretimi sancımı
Seve seve kaybettim aklımı
Yaşamakta ölmekte bana bir oldu...

Kırıldı dünyamı tutan direğim
Bedenim yaşarken öldü yüreğim
Şaşırmışım nerelere gideyim
Garip gönlüm bir zalime kul oldu..."

Ali Tekintüre

çok sıkıcıyım


Doğum günüme 10 gün kala oturmuş gossip girl'ü izlerken içimden geldi yazmak. Bu doğum günümde ne kabuslar bekliyor acaba beni. Yine ben hariç herkes sarhoş olursa ki ihtiyacı olan benim aslında. Kıyafet balosu yapalım diye düşünüyoruz ama ya rezalet çıkarsa. O beni aramaz doğum günümü kutlamazsa zaten manevi şarhoşluk modum beni tüm gece idare eder ki aramıycak. Hiç doğum günü kutlamasam mı ya da tek başıma biryerlere gidip kendime en büyük hediyeyi mi versem. Ama gidemem kendimle yalnız kalmamak gerek bu ara pek iyi anlaşamıyoruz.Derinleşiyorum, canım acıyor yalnızken hep onu düşünüyorum olmuyor.Yalnızlıkla ilgili komik olan şarkılar sadece afilliymiş, yalnız kaplerde atarmış vs biliyoruz bunları ki. Güçlü olmalıyım bu zamana kadar öyleydim ben hep güçlü, kozası olan biriydim acıtamazlardı beni. Şimdi öyle değil ne yazık ki.Gay bara gidesim, sarhoş olasım, resetlenesim var...Bir yazıda okudum yalnız kalmak istiyorsanız evlenin diyor kadın iyiki pembe evlilik hayalleri kuran bir kız değilim.Öylesi daha zor olmalı evli ama yalnız kınanası...

10 Nisan 2009 Cuma

melankoli



Havalar, vizeler, yalnızlık, özlem hepsi beni melankolik yaptı bu ara. Ne kadar başka şeylerle uğraşsam da unutamıyorum hiçbir şey ya da unutmaktan korkuyorum daha birçok şeyden korktuğum gibi. Shakespeare’nin de dediği gibi…


İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermedigi için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.

William Shakespeare

8 Nisan 2009 Çarşamba

olmasın varsın


Vizelerden yeni başlamış olmalarına rağmen bıkkınlık gelen, telefon sapıklarını 6 yıldır kullandığım numaramı kullandığım için çaresiz kabullendiğim, alkolde teselli bulduğum bu dönemde Bülent Ortaçgil ’in albümleri beni kendime getirdi. Huzuru buldum. Hüzünlenmemek, bir çok şeyi hatırlamamak görmezden gelmek için kendimi laptopun başında Bülent Ortaçgil dinlerken buluyorum. Zaten corel drawdan sonra photoshoptan da kalayazıyorum… Teknoloji engelliliğim bitmiyor. Eleştirel yaklaşımların yüzünden oluyor zaten ne oluyorsa… Şimdi de sözde oturdum kitle iletişim sosyolojisi çalışıyorum. Derse hiç gitmediğim için gül kokulu üst komşumuz aynı zamanda da sınıf arkadaşım olan şahane şahsiyetten aldığım fotokopilerden çalışırken birkaç kelimeyi yazım şekli çok hoşuma gitti.
Eylem: eğlem
Heterojen:heterajen
Emperyalist:emberyalist vb
Off dedim sadece üniversite öğrencisi olma sıfatını hak etmeyen komşumuza…
Ve dersi bırakıp oturdum laptopun başına Bülent Ortaçgil sayesinde huzur bulmak için…

7 Nisan 2009 Salı

artemis



"Artemis günün birinde uzun boylu iri yapılı fakat çok yakışıklı bir avcı olan Orion'u görerek ona aşık oldu. Öyle ki bir zamanlar kendi kendine aldığı evlenmeme kararını bile unutup bu yakışıklı avcı ile evlenmek istedi. Fakat Apollon kız kardeşinin bu dev cüsseli mahlukla evlenmesini uygun bulmuyordu. Kız kardeşini vazgeçirmek için çok uğraştı ancak Artemis onu dinlemedi. Kardeşinin Orion'a duyduğu sevginin ne kadar büyük olduğunu görünce de bunu kıskanmaya başladı. Ne söylerse söylesin kardeşi Artemis'i vazgeçiremeyeceğini anlayınca hileye başvurarak Orion'u ortadan kaldırmaya karar verdi.
Bir gün Orion denize girmiş yüzüyordu. Kıyıdan o kadar uzaklaşmıştı ki, başı kara küçük bir nokta gibi görünüyordu. Apollon kız kardeşini yanına çağırdı, uzaktan görünen kara noktayı ona göstererek "Oraya kadar okunu gönderebilir misin" dedi. Artemis heyecanla yayını hazırlarken o kara noktanın sevdiği erkeğin kafası olabileceğinin nerden bilecekti ki. Yayını çekti ve ok fırladı. Çok iyi nişancı olan Artemis'in oku tam hedefi vurmuştu ve Artemis bilmeden sevdiği erkeği başından vurmuştu. Bu ölüm onu çok üzdü günlerce bulutların ardına gizlendi gök yüzünde dolaşmaz geceleri yeryüzünü aydınlatmaz oldu. Sonunda bir gün babasının yanına giderek ondan Orion'u bir takım yıldız olarak gök yüzüne çıkarmasını istedi. Zeus ta kızının bu arzusunu yerine getirdi."

2 Nisan 2009 Perşembe

büyüyorum...

Büyüyorum evet bu kez gerçekten eminim büyüyebildiğime.12 yaşımdan beri olgun sanırdım kendimi aslında öyleydim gerçekten de… Şimdi yine yeniden eminim ki büyüyor, olgunlaşıyorum. O eski halimden eser yok şimdi sözü benim için çevrilmeli bence. O eski umursamazlığımdan eser kalmadı. Ciddiye alıyorum artık yaşamı, insanları… Şarkılar, yazılar daha derin, çocuklar sinir bozucu değil artık güzel ve masum… Kadınlaşma evrimimi doyasıya östrojen yüklemesiyle geçirdiğim bu günlerde 3 yaşımda elimden alınan duygusallığımın bana zat-ı ali muhterem tarafından iade edilmesinin tuhaf gururunu yaşıyorum. Ne zormuş kadınlık, hassasiyet, duygular… Şarap en güzel tatmış; yalnızlıkta en iyi arkadaş… Kokum bile değişti... daha şehvetli bakıyorum artık beğendiğim şeylere. Sadakat sahibi de oldum hayatımda ilk kez… Bağlıyım, bağımlı O’na artık tek kelime konuşamasak da… Tuhaf yanlarımdan biri de sabretmeyi öğrendim, beklemeyi… Bugün üye olduğum gruplardan birinden mail geldi; “birlikte olmak için çok fazla nedenimiz var, sevgiler” diye bitiyordu. O’ndan gelmişti. Bir grup maili heveslendirebilir miydi beni mutlu edebilir miydi? Ne yazık ki etti bu kadar ağır hassasiyet ve umut beslemek fazlaydı bu bünyeye… Alkol ihtiyacım arttı. Bir sahil kasabasında bomboş huzurlu bir ev, tek başıma olmak istedim…
Sanırım ben O’nu çok özledim…